UMUDUN UMUDUMUZDUR TÜRKİYEM

Okan YÜKSEL

UMUDUN UMUDUMUZDUR TÜRKİYEM

Victor Hugo’ya göre; “İnsan sevilmeyince bayağılaşıverir.”

Balzak için de: “Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır.”

Selma Lagerlöf de acıyla dağlanan sevginin gücünden söz ediyor.

Andre Gide’ye göre: “Sevmekten sonra en büyük mutluluk, sevgiyi itiraf etmektir.”

“Sevginiz, sevgi üretmiyorsa, başarısız bir üreticisiniz demektir” diyen Brecht…

Ergun Hiçyılmaz’a göre de: “Kimine idam/ kimine müebbet/ bize de sevda”

Nazım da şöyle sesleniyor tarihten: “Kesemde yoktu, yüreğimden verdim.”

Kendimizi bildik bileli, yazmaya başladığımızdan beri hep “sevgiyi üretmek” ve “sevda” üzerine kelam etmişizdir. Yaşarken her anımızın değerini bilmiş, hazır olunca gidebilmek için hep “sevgi”ye, “sevda”ya, “ışığa” doğru gidebilmişizdir. İntikamın, kaybedenleri geri getirmediğini yaşamışızdır.

“Elimde olsa, herkese uyanır uyanmaz birer şiir okuturdum. Daha aydınlık olurlardı” diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Söyle sevda içindeki türkümüzü” dizelerini kendimize düstur edinmişizdir.

Yaşam mı, ölüm mü? Sorusuna ölüm diyenlere “yanlış” demişizdir. “Şu evren içinde ne kadar yaratık varsa en kutsalı insandır. Hiçbir insanı küçük göremezsiniz, aşağılatamazsınız. İnsanı aşağılatan önce kendini aşağılatmış demektir. Kendine saygısı olan, olumlu, sağlıklı bir adam başkalarına da en büyük saygıyı duyar” diyen Yaşar Kemal’in destanı ezberlemişizdir.

Gülten Akın gibi: “Selam olsun bizden önce geçene/Selam olsun dosta, hasa, çile çekene/Selam olsun dayanana, düşene/ Yüreğim yürektir, bakma gözümün yaşına” diye seslenmişizdir.

Melih Cevdet Anday’ın “Bir çift güvercin havalansa/yanık yanık koksa karanfil” dizelerini yüreğimize nakşetmişizdir.

“Dört bir yandan sarsa da zulüm/ nice pusularda yenildi ölüm/esir düşmek değil mesele gülüm/kanla yazmaktır umudu/umudun umudumuzdur sevdalım” türküsünü söyleyelim.