Türkiye Gazeteciler Sendikası yazılı açıklama yaptı. Açıklamada öyle denildi:
'Anayasa Mahkemesi, gazetecilerin fazla mesai ücretinin zamanında ödenmediği her gün için işverenin yüzde 5 fazla ödeme yapmasını öngören kanun maddesini iptal etti. Bu karar ile gazetecilerin bir hakkı daha yok edildi.
Gazeteciler kamu görevi yürütmektedir. Gazetecilerin meslek güvencelerinin kaybolması aynı zamanda zaten varlığı son derece tartışmalı ve sınırlı hale gelmiş olan basın özgürlüğünün de tamamen kaybolmasına yol açacaktır. Bugün, çoğunluğu asgari ücret seviyesinde ücretle ve güç odaklarının her türlü ağır saldırısı altında çalışan gazetecilerin yaptığı ve karşılığını alamadığı fazla mesai ücretlerinin zamanında ödenmemesine ilişkin düzenlemenin, Anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edilmesinin kendisinin Anayasaya aykırı olduğu kanaatindeyiz.
4 Ocak 1961 tarihinde varlığına önem verilip düzenlenen ve gazetecilerin ekonomik haklarını korumaya ve böylece gazeteciyi mâli kaygılardan uzaklaştırıp özgürce çalışmasını sağlamaya yönelik kanun düzenlemesinin 60 yıl sonra gazeteciye fazla bulunmasını anlayamıyoruz.
Gazetecilerin görevlerinin toplumsal yaşamdaki büyük öneminin yok sayılmasının sonuçları ağır olacaktır. Gazeteciler zaten işsizlik, düşük ve süresinde ödenmeyen ücretler, patron ve hükümetlerin ağır baskısı altında nefes almaya çalışırken, süresinde verilmeyen alacağının, yine mahkemelerce yapılan yüksek takdiri indirimlerle ödenmesine dahi tahammülsüz olunması, gazetecilerin basın mesleğinden uzaklaşmaları ve halkın haber alma hakkının çok ağır darbe alması anlamına gelecektir.
Basın özgürlüğünün temeli, gazetecinin özgürlüğü ve güvenceleridir. 1961 yılında yazılan 212 sayılı kanundaki haklar, bugün birer birer ve maalesef yüksek yargı kararlarıyla budanıyor.
Gazetecinin habere ulaşması ve haberi yayınlayabilmesi konusundaki güvencelerin arttırılması gerekirken “212” olarak bilinen Basın İş Kanunu ile getirilen hakların dahi yok edilmesi, Gazetecilerin ve halkın haber alma hakkının iyice zayıflatılması anlamına gelmektedir.
Basın özgürlüğü mü patronların özgürlüğü mü?
AYM’nin kararında “basın sektöründe çalışanlar için diğer çalışanlara göre nesnel ve makul bir nedenle de olsa orantısız bir farklı muamelenin getirilmesinin” önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir. Sadece basın çalışanları için bir kanun hazırlanmış olması zaten farklı bir muamele ihtiyacından doğmuştur. Gazetecilerin editöryal bağımsızlığı ve kamu sorumluluğunun sağlanması için mesleki güvenceleri, kanun ile korunmaya çalışılmıştır. Üstelik AYM kararı, “çalışanlar arasında bir denge” gibi sunulsa da “işverenin teşebbüs özgürlüğü ile gazetecilerin ve toplumun çıkarları arasında makul bir denge kurulmalıdır” ifadeleri, iptal kararının kimi koruyacağını göstermektedir. Teşebbüs hürriyeti ile basın özgürlüğü arasındaki “adil denge” arayışını anlamak mümkün değildir. Medya şirketleri kanuna uygun davrandıkları sürece çalışan haklarından, basın özgürlüğünden zarar görmezler.
Anayasa Mahkemesi kendisi ile çelişti
Anayasa Mahkemesi en son 2008 yılında aynı konuyu değerlendirmiş ve ‘basın özgürlüğüne vurgu yapılarak’ ‘basın çalışanlarının ödenmeyen ücretleri konusunda korumaya yönelik düzenlemelerin Anayasaya aykırı bir yönü bulunmadığını ve itirazın reddine karar vermiştir.
Bu karar 12 ye 4 karşı oy ile oluşturulmuştur. Karşı oy bildiren Anayasa Mahkemesi üyelerinin de değindiği gibi 2008 tarihli AYM kararı henüz güncelliğini korurken verilen bu iptal kararı kanunun düzenleme amacından, basın özgürlüğünden uzaklaşılması anlamına gelmektedir.
Bu AYM kararı gazetecilerin sendikalı olması ve toplu iş sözleşmesi ile korunması ihtiyacını çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bizi kurtaracak olan birlikten gelen gücümüzdür.'