"Sessizlerin Sesi Sosyalist Solist"; MERCEDES SOSA

Atilla KÖPRÜLÜOĞLU

"Sessizlerin Sesi

Sosyalist Solist";

MERCEDES SOSA

İspanya iç savaşı sırasıdır. Bir Haziran şafağında

18 yaşındaki tarım işçisi Carlos, Madrid yakınlarında asılarak idam edilecektir.

Telkin için hücresine giren bir papaz, son isteğini sorar.

Devrimci işçinin ağzından tek bir cümle çıkar; “Gracias a La Vida - Hayata Teşekkürler...” 

Sonra da idam sehpasına yürür genç işçi.

Carlos’un bu cümlesi; Faşist General Franco rejimine direnen yurtsever devrimcilere, sosyalistlere slogan olmuştur adeta.

Meslektaşımız

Serhat Halis’in de

dediği gibi;

“Ancak ne Carlos, ne de İspanyol devrimciler bu sihirli cümlenin bir gün tüm dünyaya yayılan bir ezgiye dönüşeceğini bilebilirdi.

Carlos bu cümleyi kurduktan tam 32 yıl sonra Mercedes Sosa bunu bir ezgiye dönüştürünceye kadar da kimse bilemedi.

Sosa da tıpkı Carlos gibi devrimci bir dünyanın neferiydi.”

xxxx

Arjantin’da Juan Peron’un ölümünden sonra ülke bir kaosa bürünmüştür.

İşte bu sırada

General Videla’nın darbesi gerçekleşti.

“Tangolar Ülkesi” artık; faşizan baskılar, sansür, faili meçhul cinayetler, işkencelerle anılmaya başlandı.

Arjantin artık çileli, acıların sürekli çekildiği bir ülkedir artık.

Aydınlar, devrimciler, cuntacılara kim muhalifse, açık hedeftir.

İşte o günlerde ezilen halkın, “Sessizlerin Sesi Sosyalist Solist”

Mercedes Sosa

“dimdik duruşuyla” darbecilerin hedefi oldu.

Şilili halkının kahramanlarından müzisyen Victor Jara,

yine Şilili ünlü şair Pablo Neruda,

Perulu besteci Alicia Maguina ve Kübalı Villa,

en büyük destekçileriydi mücadelesinde.

İnsan hakları aktivistliği de yapıyordu Sosa.

Muhteşem büyüleyici kadife sesiyle verdiği konserler adeta bir miting, protesto gösterisine dönüşüyordu.

Kitleleri kolaylıkla coştururdu.

Konserlerinde defalarca söylediği “Gracias a La Vida-Teşekkürler Hayat”, müzik hayatı boyunca 40 albüm üretse de, 6 film çekse de Mercedes’le özdeşleşendi.

Güçlü müziğinde folklorik temaları rock ile

-ustalıkla- bütünleştirirdi.

Bazen opera şarkıcılarıyla konser verirdi,

albümlere imza atardı Mercedes Sosa. 

O; “şarkı söylemek için doğdum ve en sevdiğim şey buydu” diyendi!

“Latin Amerika’nın Annesi” diye de bilinirdi Mercedes Sosa!..

Bir not daha; 

Konserlerinde hep siyah elbiseyi tercih ederdi, bir de boynuna kırmızı şalını dolardı.

xxxx

Siyasi tavrından, asla ödün vermeyen bir kişilikti.

1979’da La Plata’da bir konser verdi Mercedes.

Askeri Dikta, sahnedeyken onu ve konsere katılanları gözaltına aldı.

Onun sahneye çıkması, şarkılarının çalınması, söylenmesi yasaklandı.

Sonra sürgüne gönderildi. Zor dönemi Paris ve Madrid’de geçirdi Sosa.

Arjantin ile İngiltere arasındaki Falkland adaları yüzünden çıkan savaş sırasında cunta düşünce de ülkesine geri döndü;

yıl 1982’ydi, aylardan Ocak’tı.

Ülkesinin dört bir yanında, Dünya’nın hemen hemen her yerinde konsere çıktı, hatta 2003’te İstanbul Caz Festivali'nde sahne aldı.

Hatta o konserde Tarkan’dan da söz etmiştir.

Sosa;

Joan Baez, Sting, Pavarotti gibi ünlü isimlerle de sahnesini, müziğini paylaşmıştır.

Aldığı çok sayıda ödül için de şunları söylerdi röportajlarında;

“Bu ödüller sırf şarkı söylediğim için verilmedi.

Düşündüğüm için de verildi.

İnsanları ve hukuksuzlukları, adaletsizlikleri düşünüyorum.

Düşünüyorum da, düşünmeseydim kaderim böyle olmazdı!”

xxxx

Mercedes Sosa!

O; “Hayat ve Teşekkürler” demektir...

Bugün 74 yasında aramızdan ayrılışının 19.yılı...

Onu “ölümsüzleştiren popüler bestesi, şiiri Şilili şair Violet Parra’ya ait, bugün sloganlaşmış “Gracias a La Vida “dan sözlerle analım.

Bizden de Teşekkürler Mercedes Sosa.

Elbette hayata da;

“teşekkürler hayat; verdiğin her şey için;

her açtığımda

siyahı beyazdan, cennetin huzmesini karanlıktan,

sevdiğim erkeği kalabalıktan çıkarıp bana sunan gözlerim için

teşekkürler hayat, verdiğin her şey için

hayatın sesi ve kelimelerim

düşüncelerim, ettiğim kelamlar,

annem, dostlarım, kardeşim ve parlayan güneş

ve aşkın izleri için

teşekkürler hayat, verdiğin her şey için;

duyduğum tüm sesler; gece, gündüz,

ağustos böcekleri, kanaryalar, çekiçler, motorlar, köpek bağırışları, rüzgar

ve yarin sakin fısıltıları için

teşekkürler hayat, verdiğin her şey için;

caddelerinde, göl kıyılarında, dağlarında

ovalarında, leb-i deryada yahut suya hasret çöllerinde

ve evlerinde yorulan adımlarım için

teşekkürler hayat, her şey için;

yıkıntılardan kendimi yeniden yaratabildiğim

ve yeniden hayata sunabildiğim için

kahkahalarım, göz yaşlarım

ve bu şarkı için

her şey için teşekkürler…”