İZMİRLİ DARİO...
“Eşini aradım, her yeri taradım,
Senden ayrılamam,
seni bırakamam,
Canım dilber şehir,
Eşsiz sevgili İzmir…”
****
"Birden, şarkı söyleyen adamın yüzünü orkestraya doğru çevirdiği görüldü. Gözlerinde iki damla yaş belirmişti.
Bir an yüzünü seyircilerden saklayarak bu halin geçmesini bekledi.
Fakat olmadı. Gittikçe daha fazla tıkandı.
Nihayet elindeki mikrofonu yavaşça yerine koyup çıkış kapısına doğru koşmaya başladı.
Şarkı henüz bitmemişti…
Baterist Vasfi Uçaroğlu’nun şiddetli baget darbeleri arasında Çatı’nın ışıkları yandı. Masalardan coşkun alkış sesleri yükseldi.
Seyiciler koro halinde “Dario, Dario” diye tempo tutmaya başladı.
Halbuki Dario Moreno o sırada asansöre sığınmış, hüngür hüngür ağlamaktaydı.
Salona dönmesine imkân yoktu.
Hayatının en sıkıntılı devresi İzmir’de geçmişti. Ama bu en buhranlı günler bile onun hayalhanesine tatlı hatıralar olarak geçmişti.
Şimdi hepsi birden gözlerinin önünde canlanıvermişti."
****
Buraya kadar yazılanlar,
Türkiye'nin görsel belleğine büyük katkılar yapmış
Fotoğraf Sanatçısı
87 yaşındaki
Ozan Sağdıç'ın
16 Ekim 1966 tarihli Hayat dergisinde yayınlanmış “İzmirli Dario” adlı röportajının giriş tümceleridir.
****
Derginin Yazı İşleri Müdürü rahmetli Çetin Emeç, fuar dolayısıyla İzmir’in canlandığını değerlendirir ve Sağdıç'ı kente röportajlar yapması için gönderir.
Türkiye’nin nabzı fuarda atıyordur o günlerde.
Bu arada Dario Moreno da İzmir’e gelmiştir.
Bir röportaj yapmalı diye düşünmektedir
Ozan Sağdıç...
Uzatmayalım, önerisini kabul eder Dario Moreno.
"Hani biz ona 'İzmirli Dario' demişsek de, bu Dario Moreno’nun İzmir’e sevgi bağıyla bağlanmış olduğundandır." der Ozan Usta...
****
Germencik doğumluydu.
Babası Germencik istasyonunda görevli bir Sefarad Yahudisiydi.
Dario 3 Nisan1921’de burada doğmuştu, asıl adı David Arugete’ydi.
Baba ölünce anne Madam Roza dört çocuğuyla birlikte İzmir’e göçmüş,
Dario'yu da
yetimhaneye vermiş. Röportajında, o gün
“Anasız babasız çocukları barındırdığı için oraya 'piçhane' denirdi. İzmirlilerin hepsi öyle derdi, bilmiyor musun?
Hiç kimse de gocunmazdı. Adı öyleydi çünkü. İzmirli incire 'incir' demekten utanır 'yemiş' der ama, yetimhaneye piçhane demekten rahatsızlık duymaz” demiş ve eklemişti Dario;
“Bir süre sonra sadece babam öldüğü ve annem sağ olduğu için beni oradan çıkardılar."
****
Fevzi Paşa Bulvarı civarında Büyük Kardıçalı Han'da bir avukatın yanında kâtiplik işi bulmuştur.
İzmir’in Millî Kütüphanesi de Türkiye’de ilktir ve pek ünlüdür.
Bir yandan da akşamları oraya devam edip Fransızca öğrenir Moreno.
Kendiliğinden gitar çalma ve şarkı söyleme becerisini de göstermeye başlar.
Konak vapur iskelesinin üzerindeki gazinoda da amatörce denilebilecek ilk konserini verir.
Askerde de orduevlerinde sahneye çıkar.
Sonra bugünkü Kordon Orduevi’nin bulunduğu yerdeki Marmara Gazinosu'nda çalışmış ve epeyce ün kazanmıştır.
Artık eli biraz para tuttuğu için annesi ve kardeşleriyle birlikte Karataş semtinde, Asansör mevkiinde bir eve taşınır.
Fakat asıl ününü pekiştirmesi, Konak’ta İstanbul’dan gelen Safiye Ayla gibi büyük sanatçıların konaklamayı tercih ettikleri İzmir Palas otelindeki salonda yapar.
Ve bu ünü ona İstanbul kapısını açar.
Artık Fenerbahçe’deki Belvü gazinosunun şantörüdür.
****
"Dario Moreno hayatını anlatmaya devam ediyor;
“Ankara’daki Bomonti gazinosundan iki gecelik bir davet aldım ama orada iki yıl kaldım.
'Niçin diye sorma, sevdim yahu bu gelişmekte olan şehri, samimiyet buldum orada' dedi, sonra da 'Bak sana çok enteresan bir şey anlatayım' diye eklenti yaptı:
“O zamanlar tasarruf etmek mecburiyetindeydim. Hergele Meydanı’nda üçüncü sınıf bir otelde kaldım.
İki yataklı bir odaya yerleştim.
Bir hafta kadar yattım kalktım, oda arkadaşımın yüzünü görmek kısmet olmadı.
Ben gazinodan geç saatte gelebiliyordum, o uyumuş oluyordu.
Ertesi gün öğlene doğru ancak uyanabildiğim için de meçhul arkadaş işine gitmiş bulunuyordu”.
****
“Nihayet, herhalde bir tatil günüydü, gözlerimi açtığım zaman baktım arkadaş da uyanıktı.
Önce birbirimize 'merhaba' dedik.
Gazetede birkaç resmim çıktığı için, o benim kim olduğumu biliyormuş.
Ben de ona adını sordum, ‘Orhan Veli’ dedi.
Meğer oda arkadaşım; şair Orhan Veli Kanık imiş.
Çok iyi arkadaş olduk. Bana ‘sen çok güzel, duygulu okuyorsun, hadi senden dinleyeyim’ der, yazdığı şiirleri önce bana okuturdu.
Çok severdim onun şiirlerini."
****
Hemen Kemeraltı’na koşar
Ozan Sağdıç...
Varlık yayınlarından çıkmış "Orhan Veli’nin Bütün Şiirleri" kitabından bir tane satın alır.
Otele döner ve Dario Moreno'ya hediye eder;
“Madem güzel okuyormuşsunuz, okuyun bakalım da biz de duyalım” dedim.
Tabii asıl amacım o kitapla bir fotoğrafını çekmekti."
****
40 kadar filmde küçüklü büyüklü roller almıştır Dario.
Brigitte Bardot ile film çevirecek kadar zirveye tırmanandır.
Dario bir çok ünlenmiş şarkıyı, yadırgatmayacak bir biçimde, başarıyla Türkçe şarkılar dağarcığına kazandırmıştır.
Yıllarca Avrupa’da yaşadığı halde, cebinde hep gururla T.C. pasaportu taşımıştır.
***
1 Aralık 1968...
İstanbul’dan
Paris prömiyerine ve bir planlanmış bir Türk Gecesi’ne yetişmesi gerekiyordu.
Geç kalma alışkanlığı vardı.
Paris’e götürecek uçağa yetişemedi ve kaçırdı. Koşa koşa sarfettiği efor, yetişememenin aşırı üzüntüsü, bir de üstüne üstlük hostesle tartışması tansiyonunu yükseltmiş ve kalp rahatsızlığını tetiklemişti.
O gün orada vefat etti.
İzmir’de gömülmeyi arzu etmişti, ancak annesi İsrail’i tercih etti.
****
İzmirli Dario...
O İzmir’i unutmadığı gibi, İzmirliler de onu hiç unutmadılar.
Dario Moreno’nun bir zamanlar oturduğu sokağa adı verildi.
Yerel yönetimler adına etkinlikler düzenlemiştir.
İzmir Büyükşehir
Şu bir vefa örneği göstermiş, Konak-Karşıyaka -Bostanlı arasındaki modern bir körfez vapuruna adını vermiştir.
****
Dario Moreno'yu yaşatan
hep "İzmir Baba"
Sancar Maruflu olmuştur.
Maruflu her doğum günü ve vefat yıldönümünde
Asansör'deki Dario Moreno sokağında etkinlikler düzenlemiştir, şarkılarıyla anılmasını sağlamıştır.
****
Kırk yedi yaşında çok genç, en verimli döneminde bir anda dünyaya sevdalar birakıp gitti
İzmirli Dario...
Ama sesi kaldı,
"Deniz ve Mehtap", "Canım İzmir", "Hatıralar Hâyâl Oldu", marş gibi hâlâ dinleniyor, dillerde...