HATAYLI YİĞİT GÖKHAN ZAN

Okan YÜKSEL

Latife Hanım’ın Karşıyaka’daki köşkünde kalan Zübeyde Hanım, 15 Ocak 1923’te vefat etmişti. Mezarı da Karşıyaka’dadır Zübeyde Ana’nın.

Günlük yürüyüş rotamdadır mezarın olduğu Bahariye Zübeyde Hanım Caddesi.

Ne zaman geçsem Mustafa Kemal Paşa’nın şu sözlerini anımsarım;

“İzmir’in Karşıyakalıları, sizi derin sevgiyle selâmlarım.

Ben bütün İzmir’i ve bütün İzmirlileri severim.

Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim.

Yalnız bir rastlantı beni Karşıyaka’ya daha fazla bağlamıştır.

Karşıyakalılar, anam sizin bağrınızda, sizin topraklarınızda yatıyor. ”

Bu ifadelerle annesini İzmir’e, bizlere emanet etmiştir Büyük Önder.

xxxx

Hatay. Uygarlıkların, dinlerin şehri…

Şair Fatih Karaca’nın “ dizelerindeki güzel kent; “Amanos dağlarını karşına al seyre dal/ Belen geçidinden geçince Amik ovasına dal/ Oradan Antakya şehrine kendini sal/ Antik şehrim, güzel yurdum vatanım Hatay…”

103 yıl önce Mustafa Kemal’in ilan edilen Misak-ı Milli’de yer verdiği Hatay.

Fransa mandasında Suriye’ye bırakılan…

Mustafa Kemal’in savaşsız, silahsız, akıllı ve ince bir diplomasiyle sorununu çözmek istediği…

19 Mayıs 1938’de hasta yatağından kalkarak komşuları Mersin ve Adana’ya gittiği…

Buralarda askerlerinin resmigeçidini başından sonuna izlediği…

“Yemin ederim ki, namusum üzerine söylerim ki, Hatay’ı bırakmam! Çok temenni ederim ki Fransa hükümeti aklını başına toplasın. Namusum  üzerine söylüyorum, bırakmam!”,

”Hatay meselesi benim için  namus meselesidir. Bunun için en büyük tehlikeyi bile göze aldım” dediği Hatay…

Ve diplomatik çabalarıyla 1939’da anavatana kattığığıdır Hatay…

xxxx

Asırlık felakette yerle bir oldu 2 milyonluk Hatay.

Hatay perişan. Binlerce canımız evsiz yurtsuz kaldı.

Yaşlı gözlerle her gün katlanarak artan canlarımızın sayısını izliyoruz.

Kahroluyoruz, büyük kıranla. Hepimiz yüreğinden vurulmuş kumrular gibiyiz.

Her sayıyı gördüğümde ekranlarda, Hilmi Yavuz dizeleri geliyor aklıma;

“Hüzün ki en çok yakışandır bize/ Belki de en çok anladığımız…”

Hatalarını, beceriksizliklerini kabul etmek yerine bizi tehdit edenleri, “not edenleri” görüyoruz. O zaman “Biz öfkelenenleriz” diyorum…

40 bini aşan can kaybına bir istifa daha yok!

48 saat enkazlara müdahale edilememesine isyanım tükenmiyor!

“Bizi kıskanıyorlar” ,  “Cumhur ittifakı  olarak sahadayız” diyenler, liyakattan uzak yöneticiler bölgede çadır dağıtmaktan aciz.

Kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı nutuklara; bizi azarlayanlara, kibirlilere baş kaldırıyorum… 

xxxx

Televizyonda gözüme çarpıyor . Zor da olsa alt yazıyı okuyorum;

“Eski Milli Futbolcu Gökhan Zan’ın çektiği video”

Galatasaray ve Beşiktaş’ta da oynayan 42 kez Ay-Yıldızlı formayı onurla kuşanandı Gökhan Zan. Futbolu bıraktıktan sonra doğduğu kente Hatay’a yerleşmişti.

(Onu, sık sık Sevgili Meslektaşım Atilla Köprülüoğlu da anlatırdı. İyi futbolculuğu kadar, adam gibi adam değil adamlığını da- örnekleriyle.

Sonra sözlerine kulak kabartıyorum Gökhan’ın;

“Gerekirse bin yıl çadırda yaşarız ama Atamızın emanetini kimseye bırakmayız.  Hatay, artık hepimizin şahsi meselesidir.”

Bunları söyleyen Gökhan,  ağır yıkıma karşın bölgeyi terk etmiyor,  çok sevdiği şehrine sahip çıkıyor.

Yardım ve destek çağrılarını sosyal medya hesaplarından yapıyor.

Zaman zaman da enkaz kaldırma çalışmalarına -gücü yettiğince- katılıyor.

xxxx

Hani nasıl başlıyordu o türkü; “Terketmedi Sevdan Beni”

Ve sürüyordu aynı güzellikte: “Aç kaldım, susuz kaldım/ Terketmedi sevdan beni…”

Ve bir dolu anlatılması gerekenler, birkaç dizede toplanıp çıkıyordu ortaya bir türküde.

Bir yaşamın, bir kavga dolu yaşamın belirlediği, kavganın sevda olarak güzellendiği bir türkü alıp can damarlarından vuruyordu insanı…

Yaşamın dayattığı tüm konumlarda ve bilimde, sanatta, ve sporda “hain karanlık geceler” de verilen uğraşların, kavgaların türkülerde dile gelmesi sarıp götürüyor insanı…

İşte Gökhan Zan. İşte onurlu kişilik. İşte erdemli sporcu. İşte onun Mustafa Kemal sevdası. İşte onun Hatay sevdası. İşte onun Onu asla terketmemiş sevdası…

“Sporda Erdemlilik ve Kassandra Çaresizliği “ kitabımdaki o yazı şöyle bitmişti;

“Bir gün “tek başına” da kalsanız, ama içeride ama dışarda, ama aç, ama susuz ve tütünsüz, dersiniz ki, “ Terketmedi Sevdan Beni”; insansınız…

Yüreğinden öperim seni Gökhan Zan yüreğinden…

Kavga yeni başladı. Geri çekilmek yok. Ya galip geleceğiz ya da mağlup olmayacağız. İnsan yenilmek için yaratılmadı Gökhan. Biz kazanacağız yiğidim biz…

“Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını severim” diyen Atatürk ne denli haklı çıkmıştır…