Ege Üniversitesinde son 5 yılda oluşturulan Ar-Ge ve bilim iklimi neticesinde Egeli akademisyenlerin ürettikleri projeler, TÜBİTAK tarafından kabul görmeye devam ediyor. TÜBİTAK nezdinde en çok proje yapan ve projeleri en çok kabul gören üniversiteler arasında zirvede yer alan Ege Üniversitesinde, Nükleer Bilimler Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Mutlu İçhedef’in “İzmir Fayının Depremselliğinin Toprak Gazı Anomalilerinden Yararlanılarak Değerlendirilmesi” projesi, TÜBİTAK ARDEB-1001 Deprem Araştırmaları çağrısı kapsamında desteklenmeye uygun bulundu.
Proje ekibini tebrik eden EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Bilindiği gibi çok yakın bir zamanda İzmir halkı olarak üzücü bir deprem hadisesi yaşadık. İzmir, depremselliği yüksek bir bölgede yer alıyor. Bu sebeple bu alanda yapılacak her bir bilimsel çalışma, hayati önem taşıyor. TÜBİTAK’ın da bu hassasiyetle açtığı Deprem Araştırmaları çağrısı kapsamında Üniversitemiz öğretim üyesi Doç. Dr. Mutlu İçhedef’in ‘İzmir Fayının Depremselliğinin Toprak Gazı Anomalilerinden Yararlanılarak Değerlendirilmesi’ projesi desteklenmeye uygun görüldü. Son yıllarda TÜBİTAK nezdindeki başarılarımıza yenilerini eklemeye devam ediyoruz. Projesi kabul gören hocalarımızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diyorum” diye konuştu.
“İzmir fayında çalışmalar yapılacak”
Proje kapsamında İzmir fayı ile ilgili çalışmalar yapılacağını söyleyen EÜ Nükleer Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sabiye Yuşan, “Doç. Dr. Mutlu İçhedef hocamız ve ekibi tarafından yürütülen bu proje kapsamında İzmir kent merkezinden geçen aktif bir fay olan İzmir fayında çalışmalara başladılar. TÜBİTAK tarafından desteklenen bu projede, toprak gazı anomalilerinin, fay zonuna ilişkin yeni bilgilerin üretilmesinde kullanılması projenin orijinalliğini oluşturuyor. Doç. Dr. Mutlu İçhedef, çalışkanlığı ve üretkenliğiyle enstitümüze, üniversitemize ve ülkemize katkı sağlıyor. Bu projeden elde edilen çıktıların konferanslarda bildiri ve akademik makale olarak sunularak literatüre önemli katkı sağlayacağı düşüncesindeyim. Ayrıca ekibin ortak çalışmalara açık oluşu ve bilgi paylaşma konusundaki samimiyetleri bölgedeki benzer çalışmalarda yer alan araştırmacılarla sinerji oluşturmanın yolunu açacak. Ekibi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.
“Fay ile ilgili bilgiler kısıtlı”
Proje yürütücüsü Doç. Dr. Mutlu İçhedef, “Sisam Adası kuzeyinde 30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki deprem, İzmir ve çevresinde büyük hasar oluşturdu. Ana şokla birlikte Bayraklı ilçesinde 17 binanın yıkılması sonucu 117 vatandaşımız hayatını kaybetti. Depremin en fazla hasara yol açtığı Bayraklı ilçesinin deprem merkez üssüne 70 km uzaklıkta olması, İzmir kent merkezinden geçen ya da daha yakın diri faylardan birinde meydana gelecek bir depremin olası etkilerini akla getirdi. Yaklaşık 40 km uzunluğuyla İzmir kent merkezinden geçen en önemli aktif faylardan biri de İzmir fayıdır. Şehirleşmenin çok yoğun olduğu kent merkezinden geçen İzmir fayı ve çevresinde, fay hakkında bilgi sağlayacak kısıtlı sayıda saha çalışması yapılabilmiştir. Bu nedenle faya ve fayın depremselliğine dair yeni bilgilerin üretilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Aşırı kentleşmenin engel olduğu saha çalışmalarının alternatif yöntemlerle yapılması büyük önem arz ediyor. Toprak gazı ölçümleri, küçük bir toprak parçası üzerinde çalışmayı mümkün kılması sebebiyle saha çalışmaları engelini ortadan kaldırmaktadır” dedi.
“İzmir Fayına depremselliğine ilişkin yeni bilgilerin üretilmesi amaçlanıyor”
Toprak gazı ölçümlerinin, aşırı şehirleşmenin olduğu metropollerde yer altından salınan gazlar vasıtasıyla doğal süreçler hakkında bilgi sağladığını söyleyen Doç. Dr. İçhedef, “Fay hatları ve fay zonları göreli olarak yüksek geçirgenlik değerlerine sahip olduklarından karasal olarak üretilen gazları atmosfere kolayca çıkarabilirler. Gazların göçü, fay kırıklarında belirgin olmakla beraber yer kabuğu hareketlerinden oldukça fazla etkilenmekte. Bu sebeple toprak gazındaki bu gazlar, gömülü ve tanımlanmamış fayların tespit edilmesi ve depremlerin ön kestirimi gibi birçok bilginin üretilmesinde kullanılabilmekte. Bu izleyiciler arasında radon, gerek bir soygaz olması gerekse de uranyum bozunum serisinin bir ürünü olarak yer kabuğunda sürekli üretilip atmosfere göç etmesi sebebiyle öne çıkmakta. Soygaz olduğu için kimyasal bileşik oluşturmayan radonun toprak gazındaki konsantrasyonları, yer kabuğu hareketleri gibi fiziksel değişimlerden etkilenmekte. Radonun çok uzun mesafelere göçü ise karbondioksit gibi taşıyıcı gazlarla olmakta. Bu sebeple Radon ve Karbondioksit, faylanma ve depremsellik gibi jeodinamik süreçlerin anlaşılması için birlikte kullanılmakta” dedi.
Doç. Dr. İçhedef, “Proje kapsamında toprak gazı ölçümleri, diri fay olarak kabul edilen İzmir fayında fay boyunca ve fayın iki segmenti arasında (Balçova-Narlıdere ve Pınarbaşı segmentleri) depremsellik açısından farklılıkları belirlemede kullanılacak. Uygulanacak yöntem (toprak havasındaki gazların konsantrasyonlarının yerinde ölçümlerle belirlenmesi) bilinen, güvenilir ve yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Projede ise günümüze kadar kullanıldığından farklı bir hedefe ulaşmak amacıyla kullanılacak” diyerek sözlerini noktaladı.
Doç. Dr. Mutlu İçhedef’in yürütücülüğünü yaptığı proje ekibinde; EÜ Ziraat Fakültesinden Doç. Dr. Fulsen Özen, EÜ Nükleer Bilimler Enstitüsünden Arş. Gör. Dr. Caner Taşköprü, EÜ Fen Fakültesinden Öğr. Gör. Dr. Gözde Duman TAÇ, Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezinden Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Sakarya Üniversitesinden Doç. Dr. Emre Tabar ve İtalya INGV’den Dr. Salvatore Giammanco yer alıyor.