“100 yıl önceydi. Karşıyaka’da bir köşkün sakin, sessiz bir odasında yitirmiştik.
Zübeyde Hanım’ı ve o odayı, hazin sonun hemen öncesindeki anları hep şöyle düşledim;
Bir Rumeli türküsünün ezgisi, yorgun bir yüreği son kez titremiştir.
O diyarlardan kopup gelen bir esinti, Karşıyaka’da yaşlı bir kadının saçlarında son kez dolaşmıştır.
Uzaklarda doğduğu köyün tarlalarında kuşların cıvıltısı, dağların uğultusu, vadileri dolaşan derelerin şırıltısı susuvermiştir.
Koskoca bir ömür, son kez gelip geçmiştir o mavi gözlerden.
Selanik ve İzmir, birbirlerine baş sağlığı dilemiştir.
Birinde giderilmemiş hasret, ötekinde unutulmaz hatıralar kalmıştır.
Sonsuza dek korumaya söz vermişlerdir, birbirinden ayrı ama aynı kederle çarpan yürek gibi.
O gün…
Karşıyaka, oğlu tarafından topraklarına emanet edilecek büyük bir annenin karşısında,
derin bir minnet ve sessizlikle saygı duruşundaydı.
Elim haber işitildiğinde, ona İzmir, Türkiye ve dünya katılacaktı.
Çünkü yitirilen,
“BİR ANNE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİR.”
sözünü yaşamıyla ve çocuğuyla kanıtlayan ve tarihe yazan Zübeyde Hanım’dı!..”
( Zübeyde Hanım Anlatıyor/ Oğlum Mustafa-Haluk Isık -Tiyatro Yazarı ve Yönetmeni-2022)
****
"Hiç kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk’ün vatanından sonra en çok sevdiği annesi Zübeyde Hanım’dır.
Atatürk’ün, annesi Zübeyde Hanım’a duyduğu derin sevgi tüm ömrü boyunca devam etmiştir. Bu sevginin en önemli nedenlerinden biri, Mustafa Kemal’in çok küçük yaşta babasız kalması ve bu süreçte Zübeyde Hanım’ın büyük fedakârlıklar göstermesidir.
Annesine minnet duyan oğul, o yüce anaya hiçbir zaman saygıda kusur etmemiştir.
Zübeyde Hanım oğluna karşı adeta derin bir saygı beslerdi.
Elini tuttuğunda sanki onu öpmek isterdi.
Atatürk de annesine karşı olağanüstü saygılıydı..."
****
Tarihçi İlber Ortaylı 'ya göre, "Zübeyde Hanım tipik bir Rumelili Türk kadınıdır.
Evladına düşkündür.
Ve dindar bir tarafı da vardır.
Her anne gibi oğlunun ruh dünyasında etkili olmuştur..."
****
Atatürk, 1922 Kasım'ının son günlerinde, 'The Morning Post' gazetesi muhabiri Grace Ellison’ı Çankaya Köşkü'nde kabul eder.
Bu sırada Zübeyde Hanım köşkte kalıyordu. Vefatından sadece birkaç ay önceydi.
Sağlığı çok bozuktu. İşte İngiliz gazetecinin izlenimleri;
"Gözüm Paşa'nın yazı masasının üzerinde asılı duran güzel bir Türk hanımının portresine ilişti: 'Ne güzel bir yüz!'
Paşa, göze çarpan bir gururla, 'Annem' dedi.
'Onu görmenin büyük zevkine varabilir miyim?' diye sordum. 'Çok hastadır. Doktorlar gece gündüz yanındadırlar. Heyhat, korkuyorum artık iyi olmayacak.' diye cevapladı.
Sonra merdivenlerden çıkıp hastanın odasına gittik. Onu bir divan üzerinde, yastıklara dayanıp oturuyor görünce şaştım. İlk önce onun ölüme bu kadar yakın olduğuna inanmak güçtü.
'Yazık!' dedi, Mustafa Kemal, 'Onun ıstırabı, benim yüzümdendir. Benim sürgün kaldığım yıllar esnasında çektiği ıstırap ve döktüğü gözyaşlarının hesabını şimdi veriyor.'
Fazla konuşamayacak kadar üzgündü, sesinde keder vardı.
Zübeyde Hanım'a, 'Şimdi siz de onun zaferine iştirak edebilirsiniz' dedim. 'Oğlunuzla kim bilir ne kadar iftihar ediyorsunuz. Onun yaptığı fevkaladedir. Ben yalnız onun eserini görmüş ve onunla konuşmuş olmakla iftihar ediyorum' dedim.
Bana heyecanla teşekkür etti ve
"Allah'ın bana bu oğlu vatanı kurtarmak için gönderdiğine inanıyorum" dedi.
****
Zübeyde Hanım'ın 1922 yılında Enver Behnan Şapolyo'ya söylediği
"Ben oğlum Mustafa'yı,
'Erbain Soğukları' devam ederken doğurdum.
Bu doğum, benim aklımda kaldığına göre 23 Kanunuevvel 1296 - Rumi 4 Ocak 1881 tarihine düşmektedir." demişti.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk de "Annemi en büyük Anamız olan Anavatana veriyorum." diyerek sonsuzluğa uğurladı.
Türk Milleti'nin "manevi annesi"ydi Zübeyde Hanım.
Ölümünün 102.yılında sonsuz saygı ve rahmetle anıyorum...