10 Eylül 1922...
GAZİ MUSTAFA KEMAL
PAŞA İZMİR'DE...
Gazi Mustafa Kemal Paşa Belkahve’den büyük bir keyifle İzmir’i seyrederken, bir yandan da kahvesini içmektedir.
Yanındaki Garp (Batı)
Cephesi Komutanı İsmet (İnönü)
Paşa’ya dönüp
“Anadolu seferi yüz aklığı ile sona erdi Paşam.
Bundan sonra başka işlerimize bakarız.”
der.
Sonra da ekler;
“Eğer, bu güzel şehre bir şey olsaydı çok üzülürdüm...”
O geceyi, yani 9 Eylül 'ü Nif’te (Kemalpaşa) geçirir.
Ertesi sabah şöyle der kurmaylarına;
“Bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır.
O gece; ordumuzun İzmir’e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir.
O zaman buradan geçerken, bu muhterem halkın gördüğü zulüm ve düşmanlığa rağmen, resmimi koynundan çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutamam.
Bugün o hatırayı yaşıyorum...”
****
10 Eylül saat 14.00...
TBMM Orduları Başkomutanı,
Basmane Anafartalar Caddesi'ni takip ederek, İzmirliler'in tezahüratları arasında İzmir Hükümet Konağı’na gelir.
“Bir rüya görmüş gibiyim” diye mırıldanmaktadır yanındakilere
Gazi Mustafa Kemal Paşa...
Balkona çıkılır.
Meydanı mahşeri bir kalabalık doldurmuştur.
Ay-yıldızlı bayraklar bir gelincik tarlasını andırmaktadır adeta...
Ahali müthiş coşkuludur...
Başkomutan dakikalarca halkı selamlar.
Meydan,
"Bravo. Yaşa Mustafa Kemal Paşa.
Varol!" sesleriyle inlemektedir.
Artık esaret zinciri kırılmıştır.
"Çılgın Türkler",
yepyeni bir geleceğe yürüyorlardı Kurtarıcılarıyla.
Bundan böyle bir ve bağımsız yaşayacaklardı...
****
Ahali, Gazi Pasa'yı bağrına basmıştır.
O gün Konak Meydanı’na
İzmirliler’in Atatürk’e armağanı olan
bir açık otomobil getirilmiştir.
Otomobilin her yanı kırmızı kurdelelerle,
küçük beyaz güllerle süslenmiştir.
Gül bahçesini andırır arabayı beğenerek
seyreder balkondan Paşa.
İzmirli’nin inceliğinden fevkalade duygulanmıştır.
Fakat çiçeklerin arasındaki kurban edilecek
kuzuyu fark edince, Gazeteci Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey’e döner panikle;
‘Aman!
Çabuk gidin söyleyin, şu kuzuyu kesmesinler…”
Ruşen Eşref sonrasını anlatıyor:
“Aşağıya koştum. Varınca gördüm ki
beyaz mermere al kanlar yayılmış,
vaktinde yetişemediğimi arz için
başımı ve ellerimi kaldırıp yukarı O'na doğru baktım.
Gördüm ki balkondan çekilmiş.
Şimdi o anı bir daha hatırladıkça, saldırganın ordusunu yok
etmiş bir Muzaffer Başkomutan’ın bir kuzu kanı dökülmesine
bakamayacak derecede bir insan yüreği taşır
olduğunu hasretle bir daha anıyorum..”
****
O gece, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Karşıyaka’daki Fahrettin (Altay) Paşa’nın akrabası İplikçizade İsmail Bey’in köşkünde kalması planlanmış ve ona göre hazırlıklar yapılmıştır.
Bu seçimde Yunan Kralı Konstantin’in 12 Haziran 1921 tarihinde o köşkte kalmış olmasından kaynaklanan duygusal bir eğilim de rol oynamıştır tarihçilere göre.
Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey, İplikçizade Köşkü önünde yaşananları da şöyle anlatır:
“Hep bitmeyen, tükenmeyen alkışlar ve kutlayışlar arasında evin önüne vardın.
Atlar durdu.
Araba durdu.
İki yanını sarmış bir coşkun halk arasından geçtin.
Evin merdiven taraçasına çıktın.
Seni yerlere eğilerek; Seni el çırparak; Seni dualar ederek karşılayan kadın, erkek kalabalığın önünde durdun.
Seni içeri davet ediyorlardı.
Sen duruyordun.
Yerde yatan örtüyü sordun.
O, ipekten kocaman bir düşman bayrağıydı ki üzerine basılarak geçilecek bir yol halısı gibi böyle serilmişti…
Kadın-erkek oradaki İzmirliler:
‘Buyurunuz, geçiniz. Bizim öcümüzü yerine getiriniz!
Yabancı kral, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak geçmişti.
Siz, lütfedin.
Bu karşılıklı o lekeyi silin!
Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir.
Bu hak sizindir’ diye yalvarıyorlardı.
Sen, o yerde serili bayrağın önünde, bulunduğun noktada kaldın.
Sana ağlaşarak yalvaran kadınlara, erkeklere tatlılıkla baktın:
‘O, geçmişse hata etmiş.
Bir milletin istiklâlinin timsali olan bayrak çiğnenmez.
Ben onun hatasını tekrar edemem’ dedin. Onu yerden kaldırttın ve bembeyaz mermerlere basarak içeri girdin.
İşte, sen İzmir’e ilk gün zaferinle böyle girdin.”
****
10 Eylül 'den birkaç gün sonra Gazi Mareşal Başkomutan Mustafa Kemal Paşa,
İzmir'den millete şu beyannameyi yayınladı;
“Büyük necip (asil) Türk milleti!
Anadolu'nun halas (kurtuluş) zaferini tebrik ederken sana İzmir'den, Bursa'dan, Akdeniz ufuklarından ordularının selamını da takdim ediyorum.
İmza: TBMM Reisi Başkumandan Mustafa Kemal”
****
Gazeteci-Yazar Falih Rıfkı Atay anlatıyor;
"İzmir rıhtımındayım.
Karargah;
Birinci Kordon'da bir köşk.
Alt katın penceresinden ince kuru yanık bir yüz görünüyor.
Mustafa Kemalin yüzü!
Karşısında ayaküstü selâm duran iki İngiliz zabiti var.
Biri deniz komutanı, diğeri filosunun kurmay başkanı.
Donanma rıhtıma yanaşacak kadar yakın.
İnanabilmek için sevinçten gözlerimin yaşını siliyorum.
İngilizler'i Başkomutan'a put gibi selâm durur görmek, içimizin bütün öfkelerini yıkadı, hınçlarımızı soğuttu. "
****
‘’Türk tarihinin tacının verildiği’’ Mustafa Kemâl Paşa,
sonrasında dağlarında çiçekler açan
İzmir sokaklarını gezer.
Bir ulus;
eşsiz ‘’karizma kariyer vizyon’’
sahibi önderiyle artık ayağa kalkmıştır.
Yanındakilere birara;
‘’Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık
İzmir hiçbir kirli ayağın basamayacağı kutsal bir topraktır’’ der.
14 Eylül 1922’de belediyece “En Büyük Hemşehri” sıfatı verilir.
Annesi Zübeyde Hanım’ı Karşıyaka’ya emanet eden,
“Ben, bütün İzmir’i ve bütün İzmirliler’i severim.
Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da
beni sevdiklerinden eminim” sözlerinin sahibi;
Türkiye Cumhuriyeti’nin "en büyük değeridir"
Mustafa Kemâl Atatürk!
İzmir de O’nun Milli Mücadele’yi özdeşleştirdiği kenttir!
Kuvayi Milliye’nin ‘’açık hava müzesi’’dir.
Cahit Külebi de Kemalpaşa’sı için ‘’Atatürk’e Ağıt’’ta
yazar bu dizeleri;
‘’Bir alevdir aldı gitti yurdumuzun gönlünde
Çorap gibi söküp attı
Düşmanları ordumuzun önünde
Bu ne inançtır Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde!..’’
****
Paşa 2 yıl sonra 9 Eylül 1922 gecesini şöyle anlatacaktır;
"Arkadaşlar, bütün yaşamımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır; o gece, ordumuzun İzmir’e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir.
O zaman buradan geçerken bu saygıdeğer halkın, gördüğü zulüm ve saldırıya rağmen resmimi koyunlarından çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutmam!
Bugün o anıyı yaşıyorum, mutluyum..."
(Atatürk’ün S.D.1I, s. 228)
****
Piyadesi, süvarisi ile şehitlerimiz…
Asaletin yiğitliğin simgesi Çılgın Türkler!
Kuruluşa/ kurtuluşa kanlarıyla imza atan
emeği geçen her biri "kuvvacı yürekli" isimli isimsizler!
Altın harflerle destan yazanlar!
Anılarınız önünde saygıyla minnetle eğiliyoruz.
İzmir size minnettar
ve izinizdedir Mustafa'm.
Mustafa Kemal'im...