NE NÂZIM ONU BIRAKTI, NE DE O NÂZIM'I...
NE NÂZIM
ONU
BIRAKTI,
NE DE
O NÂZIM'I...
“Halkın hayal gücüne en çok etki eden manzara tiyatrodur.”
(Gustave Le Bon)
Genco Erkal...
"Tiyatroyu bıraksam ayakta duramam, insanı ayakta tutan; mücadeleye devam etmektir" diyendir" o!
Tiyatro, çocuk yaşlardan beri yaşamının bir parçasıdır.
Sevdasıdır, tutkusudur; neticede herşeyidir.
Her yerde, koşullar ne olursa olsun tiyatro yapmanın yollarını arayandır.
61 yıldır tiyatro eşittir Genco Erkal'dır o!
****
O, Nâzım 'ı tiyatro sahnesinde muhteşem performansı ile en iyi anlatandır."
Nâzım, Brecht ile birlikte idolüdür!
O Brecht,
"Sanat, dünyayı yansıtan bir ayna değil dünyanın onunla şekillendirildiği bir çekiçtir." demişti!
Peki, Nâzım'la ilk tanışması, içselleştirmesi bir başka deyişle "ilişkisi" nasıl başlamıştır?;
Bu soruya,
"Ne ben Nâzım’ı bıraktım, ne de Nâzım beni bıraktı. İlk tanıştığımızda o benim babam yaşındaydı.
Sonra aynı yaşa geldik.
O 62 yaşında öldü ve şimdi ben neredeyse onun babası yaşındayım.
Hâlâ beraberiz sahnede" yanıtını verir hep röportajlarında.
****
Genco Erkal anlatsın bundan sonrasını;
"Nâzım’dan 1975’te ilk Kerem Gibi'yi yaptığımda, o zamanlar Türkiye’de şiirden tiyatroya diye bir kavram yoktu. 60’lı yıllarda, Kuvayi Milliye Destanı kitap olarak ilk basıldığında Nâzım’la tanıştım. Daha öncesinde, “Vatan haini”, “Moskova’ya gitti, toprağı öptü” gibi manşetler gözümde canlanıyordu. Korkunç bir adam bu adam!
Kuvayi Milliye’den önce Nâzım’ın adını bile anmak mümkün değildi.
Hatta bir keresinde lisedeki edebiyat öğretmenimiz, 'Size bir şiir okuyacağım ama yazarını sormayacaksınız, söyleyemem' dedi.
Okudu; o ağladı, biz ağladık sınıfta.
Yıllar sonra ben onun 'Mavi Gözlü Dev, olduğunu anladım.
Adamın ismini bile söyleyemedi, öyle bir dönemdi.
Kuvayi Milliye’yi okuduğum anda yıldırımla vurulmuşa döndüm, tam anlamıyla. Ondan sonra sürekli olarak o şiiri yüksek sesle okumaya başladık arkadaşlarla. Bir heyecan fırtınası olurdu aramızda;
“Onlar ki toprakta karınca,
suda balık, havada kuş kadar çokturlar”
diye başlardık.
Bunu, bu duyguyu paylaşmam lazım.
Ben tiyatrocuyum, seyirciye bir şekilde ulaştırmam lazım. Kafamda demlendi de demlendi ve yıllar sonra 'Bir oyun yazacağım ve Nâzım kendini anlatacak” dedim.(Güneşin Sofrasında'dan söz ediyor)
Zaten o her şeyini anlatmış.
Gençlik yıllarındaki o kavgacı şiirleriyle başlayan, onun hapse düşme nedeni olan şiirlerle başlayıp, hapislik yılları, açlık grevi, yurtdışına kaçmak zorunda kalışı, sürgün yılları…
Ölümüne kadar kendi diliyle anlatıyor zaten bunların hepsini.
Bunu tek kişilik oyun yapacağım ve projeksiyon yardımıyla da dönemin gazete manşetl Balaban’ın (İbrahim Balaban) hapiste çizdiği resimler, Bursa Hapishanesi’nden fotoğrafları göstereceğim. İlk oyunu (Kerem Gibi) yaptım 1974’te.
(...)
1 Mayıs alanlarında, mitinglerde, anma gecelerinde hep beraber olduk onunla.
Büyük alanlarda milyonlara seslendik beraber.
Çok büyük bir serüven yaşadık biz onunla.
Kerem Gibi yargılandı, aklandı.
Ona benzer pek çok yasaklamalar oldu.
Barış Derneği davasında ben de sanık oldum. Oradaki suçumda Nâzım Hikmet’in doğum günü etkinliğine katılıp,
Nâzım şiirleri okumaktı. Oradan da aklandık sonunda ama 8 yıl pasaport yasağı kondu."
****
Tiyatromuzun 84 yaşındaki çınarı, usta oyuncu Genco Erkal, “Tiyatro başımın tacı” diyor ve ekliyor:
“Tiyatroda umudu paylaşıyoruz, ilerleyen aydınlığın içinde olduğumuzu görüyoruz. Beni ayakta tutan da ilerleyen aydınlığın içinde olmak!”
****
"Tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır." Turgut Özakman'ın tarifidir.
"Tiyatro, sanatın tümü gibi bir okuldur. Eğitir, geliştirir insanı, dünyasının sınırlarını genişletir." de
Sabahattin Kudret Aksal'ın tanımıdır.
"Tiyatro unutmaz, unutturmaz"der bilge de...
Toplumsal hafızamızdır tiyatro.
Bugün 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü...
Kutlu Olsun.
"Karanlığı aydınlatan sanat" tiyatroya gönül verenlere, emeği geçenlere minnetle ...
Genco Erkal'a, Nâzım'a, Brecht'e saygıyla...
Kutlu Olsun...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.