AH BENİM TATLI ÇOCUK SEVGİLİM!
Yeni yılın ilk yazısı ya aşk üzerine olmalıydı ya da beni büyüleyen ve bir o kadar da ürperten yapay zeka üzerine yazılmalıydı. Aşk ve yapay zeka, "Ne Alakası Var?" diyeceksiniz; teknoloji ilerledikçe duygular da yok olmuyor mu? İnsanlar aşkı bile unutmadı mı? Çocukluk aşkıyla yıllar sonra karşılaşmayı konu edinen ve ilk gösterimini Sundace Film Festivali’nde yapan "Başka Bir Hayatta" filmi o yüzden ödüllere aday ve izlenme oranı oldukça yüksek. Unutulanlar kıymetli ama yaşasın teknoloji şeklinde bir değişik hayat gailesi içindeyiz hepimiz. Aşkı özlüyoruz ama yapay zekanın vaat ettikleri, teknolojinin getirdikleriyle büyülenip duygularımızı, hislerimizi, anlarımızı unutuyoruz. Yaşasın internet aşkları, bir günde kavuşup bir günde kaybettiğimiz sevgililer. Emojilerle çiçeklere boğduğumuz, duygularımızı kalpler gönderek yoğun şekilde yaşadığımız yeni moda aşklar! Zamanı harcamadan, yorulmadan, enerji tüketmeden, en güzeli de emek vermeden yaşanıp giden yeni çağ iletişimi.
Bahsettiğim filmi izlemedim, üzerine ahkam kesmeyeceğim sadece bana hatırlattığı o güzelim çocukluk aşklarını ilham verdiği için konu ediniyorum. Ama belki de izlerim. Çoğunuz, "Aman şekerim ac internetten izle !" diyeceksiniz bilmiş bilmiş. Sorunum bu, internetten izlemek istemiyorum. Çünkü bu da aslında başka bir yazı konusu sinemalar azalıyor. Yaşadığım bölgede bulunan pekçok sinema bir bir kapanıyor. Ya da bu tür popüler filmleri sunmuyor. Gişe yapan filmler ön planda. Ben bu tür etkileyici filmleri kendi alanında, yani sinemada izlemek taraftarıyım. Dedim ya bu da başka bir yazı konusu unutmadan bunu da not alayım! Film bizim buradaki sinemalara hiç gelmedi, ben de bu yoğun trafik ve karmaşa ortamında kalkıp İzmir'in en eski sinemalarından biri olup hala ayakta duran ve aslında bütün kült filmleri en güzel şekilde yıllardır yılmadan bıkmadan bizlere sunan bu vefakar sinemaya sadece teknoloji ve kalabalık yorgunu olduğum için gitmedim,gidemeyeceğim. Ne acı değil mi? Reklam olmasın isim vermeyeyim ama film ve sinema takipçileri hangi sinemadan bahsettiğimi anlamışlardır. İşte teknolojinin getirdiği nokta; evde sinema müthiş keyifli ama bence tembellik, hayattan uzaklaşmak, sinemaların bir bir yok olması ve dediğim gibi başka bir yazı konusu. Teknolojiye karşı değilim yanlış anlaşılmasın, aslında beni büyülüyor ama işte eskiye de özlem duyan bir insanım sonuçta!
Evet yeni bir yılın bu tatlı ve ılık kış gününde yazmak istediğim çocukluk aşkları. Çünkü romantik ve eskiye bağlı bir kadın olarak duygusallığ,ı masumluğu gerçek aşkları özlüyorum. Hepimiz iyi kötü bir çocukluk aşkını hatıralarımızda saklıyoruz. Oyunların, saç çekmelerin, kavgaların arasında kaçamak bakışlar, anlık sadece iki çocuğun yaşadığı masum gülüşlerle paylaşılan bir çikolatayla ne güzeldir o anlar. İnsan hatırladığında bile mutlu oluyor. Çünkü hala o duyguları hatırlayabilmek bence dünyanın geldiği bu ortamda masumca sevebilmek gerçekten çok güzel. Ama en özeli o aşkla yıllar sonra karşılaşmak belki. İki yetişkin insanın çocukluktan çıkıp büyüdüklerinde bir araya gelmesi işte o bambaşka duygulara neden olan bir ilişkiyi ortaya koyuyor. Böyle özel bir ana ortaklık eden insanlar bence çok şanslılar. Devamı gelir ya da gelmez ama yıllar sonra karşılaşmanın heyecanını yaşamak bile o iki insana yeter diye düşünüyorum. Çünkü çocukluğun getirdiği o güzelim inanç ve sevgiyle, hatta o insanı çocukken tanımanın verdiği şevkle kaldığınız yerden devam edebilirmişsiniz gibi geliyor. Devamı gelir mi filmin sonunu bilmiyorum, gerçek hayatta devam eden olmuş mudur yaşamadım bilemiyorum. Ama teknolojinin karmaşası, hayat gailesi belki o güzelim ilişkiyi de yaşamın çarkları içinde öğütüp çağın tekdüze ilişkilerine uyduruyor olabilir, kimbilir? Aşk aslında her yaşta özel ve güzel. Bulup kaybetmemek dileğiyle...